Barbie Bebekler Çocukların  Beden Algılarını Nasıl Etkiler?
Barbie bebekler 1959 yılında üretilmeye başlandı. O tarihten günümüze kadar çok farklı türde ve çeşitte üretilmeye devam ediliyor. Özellikle 1992 yılında Teen Talk Barbie isimli yeni bir üretim dikkat çekmektedir. Yaklaşık olarak 350.000 adet üretilen bu Barbie’nin en dikkat çeken kısmı konuşabilmesidir. Söylediği bazı cümleler şu şekildedir.
*Yeterince kıyafetimiz olacak mı?
*Haydi hayallerimizdeki düğünü planlayalım!
*Pizza partisi yapmak ister misin?
*Alışverişe gidelim mi?
*Tamam, benimle alışveriş merkezinde buluş
*Kamp ateşi yakalım
*Matematik dersi zor

Buradan hareketle beden hoşnutsuzluğu kavramı üzerine yoğunlaşmak önemlidir. Beden hoşnutsuzluğu kişinin bedeni hakkında olumsuz düşüncelere, olumsuz benlik algısına sahip olmasıdır. Depresif ruh hali ve düzensiz yeme (yeme bozukluklarına) dahil olmak üzere bir takım önemli sonuçlara yol açabilir. Yapılan bir araştırmada 5 - 7 yaş arasıda ki kız çocuklarında kilo durumu ve benlik kavramı arasındaki bir ilişki bulundu. Daha yüksek kilonun daha düşük vücut saygısı ve daha olumsuz bir benlik kavramı ile ilişkili olduğu bulgulanmıştır. Ancak bu bağlantılara sosyal etkiler aracılık etmektedir. : akranların alay etme durumu varsa ve ebeveyn eleştirisi varsa bu ilişki artmakta, tam tersi durumunda bu ilişki azalmaktadır. (Davison & Birch, 2002)

Beden hoşnutsuzluğu Sosyal Bilişsel teori (Bandura) ile açıklanabilir. Medya ve oyuncak bebekler beden algısını oluşturmada önemli ve geniş yere sahiptir.
Medyada kültürel olarak ideal olan bedenlere maruz kalırız. Bu da zaman içinde bizim “gerçekliğimiz, normalimiz, normumuz” haline gelerek normalleşir. Kızlara dayatılan “ince ol” mesajı pek çok mecrada karşımıza çıkar. Barbie bebeklerde bu mecranın önemli bir parçasıdır.

Uzun süreli olarak fiziksel açıdan gösterişli ürünlere maruz kalmanın, benliğin olumsuz değerlendirilmesine ve artan vücut memnuniyetsizliğine yol açabilecek yukarı doğru sosyal karşılaştırmaları teşvik ettiği düşünülmektedir. Yukarı doğru sosyal karşılaştırma, kişinin diğerlerinin bedeninin ideale kendininkinden daha yakın olduğunu düşünmesidir. Bu karşılaştırmalar yaşamın her alanında olur, kendiliğinden gerçekleşir ve bilinçli olarak farkındalığımızın dışındadır.

Dikkat çekici şekilde zayıf beden gördüğümde yada böyle bir beden görseline maruz kaldığımızda beynimizde duyular ve algılamadan sorumlu (parietal lob) bölge aktive olur. Bunun yanında bilinçli düşünme ve empati alanı olan beynin ön bölgesi

de aktive olur. Tüm bunlar görsele veya görüntüye maruz kalmış bireyde kaygı oluşmasına ve kendi bedenine yönelik ekstra hassasiyet duymasına yol açar.

Beden hoşnutsuzluğu ile bağlantılı olarak Barbie Sendromu önemli bir tanımlamadır. Barbie Sendormu Kişinin Barbie bebek gibi görünmek ve onun gibi yaşamak arzusunda olmasıdır. Genellikle ergenlik öncesi ve ergenlik dönemi kız çocuklarında görülür. Bu sendrom Beden Dismorfik Bozukluk altında görülebilir ve sık sık takıntılı bir şekilde estetik ameliyatlarla sonuçlanabilir. Valeria Lukyanova Barbie Sendromu olan bir mankendir.

6-10 yaş arası çocuklarla yapılan bir araştırmada bir grup çocuğa zayıf oyuncak bebekler sunulmuş (barbie gibi) , diğer grup çocuğa gerçeğe yakın beden ölçülerine sahip oyuncak bebekler sunulmuş. Araştırmanın sonucunda zayıf beden ölçülerine sahip oyuncaklarla oynayan çocukların daha az yemek yeme eğiliminde oldukları, diğer grubun normal düzeyde yemek yeme eğiliminde olduğu bulunmuş (Anschutz, 2010).

Barbie çocukların benlik kavramı ve beden imajını nasıl etkiliyor?

Diğerinin bakış açısını alma (kavrama) kavramı burada önemli bir yer tutar. Bu kavram kısaca şöyledir; kendinizi o diğer kişi olarak hayal ediyorsunuz ama aslında her şey kendi zihnimizin içinde oluyor. Dünyayı ve çevreyi onun gibi görüyoruz.

Nesneler -burada söz konusu Barbie- sosyalleşme araçları olarak işlev görürler, bu nesnelerin temel özellikleri kişiler tarafından zaman içinde içselleştirilir ve kişinin ideal benliğini parçası haline gelir.

İşte Barbie gibi bebekler, kişinin kendi bedensel benliğini görebileceği hayali bir bakış açısı olarak hizmet eder. Onunla oynayan çocuklar onun güzellik normlarını içselleştirir. Kız çocukları , kadın bedeninin kültürel idealinin somut örnekleri olan Barbielerle oynadıkça ve onlar gibi davrandıkça güzelliğin ve mükemmelliğin anlamını anlamaya ve içselleştirmeye başlarlar.

Bu nedenle, burada ROL MODEL kavramıda çok önemlidir. Rol model çocuğun kimliğinin bir parçasını oluşturmak için içselleştirilen kültürel temsillerdir. Medya (çizgi film, şarkılar, kozmetikler, giyim sektörü, kitaplar …) ve oyuncaklar -tabi ki bebekler - çocuğun kimliğini oluşturmada önemli ve geniş bir yere sahiptir. Bir kültürde rol model ne ise çoğunlukla o içselleştirilir. Barbie kız çocuklarının oyun kültüründe önemli bir etkiye sahiptir ve içselleştirilir. Tabi ki bunu sadece Barbie tek başına yapmaz, kültürün diğer öğeleri de “zayıf olma” idealine katkı sunar. Tv programları, diğer oyuncaklar, kıyafetler gibi diğer etkiler de algıyı pekiştirir. (Bandura Sosyal Bilişsel Teori)

Tüm bu süreçlerle birlikte Barbie ve diğer kültürel öğeler içselleştirilmiş ve kendi algımız haline gelmiş oluyor.

2.5 yaşında olan çocuklarla yapılan bir çalışmada, kendilerine bir takım sıfatlar okunuyor (arkadaş canlısı, mutlu, üzgün gibi) sonrada önlerine üçlü seçenek sunuluyor. Bu seçenekler zayıf bir bedene sahip olan figür, normal bedene sahip olan bir figür ve fazla kılmaya sahip olan bir figür. Bu çalışma sonunda görülüyor ki araştırmaya katılan çocuklar, pozitif kişilik özelliklerini ve sıfatları zayıf figürlere atfederken, daha negatif özellikleri kilolu figürlere atfediyor. (Harriger, 2015)


Çocuklarımızı Barbie’ den nasıl koruyalım?

Gelişimsel olarak davranışların düzenlenmesi ve kontrolü yaşamın erken dönemlerinde çoğunlukla dış etkilerden, aileden ve diğer sosyal parçalardan etkilenirken, yaş büyüdükçe çocuğun kendi uygun gördüğü davranışlar ve kendi algıları tarafından düzenlenip kontrol edilir. Bunun kazanılmasında beynin kontrolden sorumlu ön bölgesinin gelişmesinin de katkısı büyüktür. Bu bölge ne kadar zenginleşir ve gelişirse davranış düzenlenmesi o düzeyde zenginleşir.

Barbie özelinde bir örnekleme yapacak olursak, küçük yaştaki çocuklar Barbie ‘nin sağlıklı ve gerçekçi olmayan beden ölçülerinden direkt bir şekilde etkilenirken, daha büyük yaştaki çocuklar artık o kadar etkilenmez. Çünkü davranışlarında çevreden daha fazla kendi doğruları ve gerçeklerinin etkisi vardır. Barbie ‘bin güzellik değerleri içselleştirilmiş olur.

Davranış kontrolünde ki yaşla birlikte gelen bu kritik değişim özellikle anasınıfı (5 yaş ) ve 2. Sınıf (8 yaş) arasında görülür.

Bu bilgiler gösteriyor ki çocuklar Barbie’nin olumsuz etkilerine bir hayli açıklar. Bu sebeple yapılacak olan ilk şey mümkün olduğunda ilkokul dönemine kadar Barbie’ye maruz kalmayı sınırlamak ve daha sağlıklı beden ölçülerine sahip bebeklerle oynaması yönünde desteklemektir. Tabi ki sadece bu ASLA yeterli değil.

Beden algısı, beden memnuniyeti ve güzellik kavramı üzerine düşünmek, konuşmak, kitaplar okumak ve bunu sürekli olarak yapmak çocuğun bunu sorgulamasına yardımcı olacaktır.

Bandura’nın dediği gibi doğduğumuz andan itibaren çevremizi gözlemliyoruz ve hareketlerimizi düzenliyoruz. Buradan hareketle anne baba ve öğretmen olarak kendi güzellik algımızı sorgulamak, sağlıklı beden memnuniyetimizi sık sık çocuğumuzun yanında dile getirmek, onu başkalarının ya da toplumun değer yargılarıyla değil varolan gerçekliği içinde değerlendirmek (şu bu kadar zayıf, o bu kadar uzun, saçı böyle güzel demek yerine SADECE çocuğunuzu var olan TÜM HALİYLE kabul etmek) , eğer bedenimizle ilgili hoşnutsuzluklarımız varsa bunları sağlıklı biçimde değerlendirmek ve gerekeni yapmak çok kıymetlidir. Bizlerin de bu

konularda belirli hassasiyetleri ve yanlış algılarımı varsa mutlaka bir terapi desteği almak gerekebilir.

Bunların yanında doğduğu günden itibaren sağlıklı bir beslenme örüntüsü oluşturmak, yeme davranışlarını düzenlemek, düzenli olarak sporu hayatına sokmak ve desteklemek gerekmektedir.

Tüm bu farkındalıkla dolu çabalar eminim çocuk Barbie bebekle oynasa bile onun gerçekliğini sorgulamasına ve tümüyle yanlış olan bu algıyı kabul etmemesine yardımcı olacaktır.


Yine de bir son söz,

Barbie bebek üreticileri kendilerine yapılan tüm bu eleştilere karışık uzun süre (yaklaşık 50 yıl) kendinde bir değişim yapmayan Barbie yaratıcıları son dönemde hatırı sayılır düzeyde değişimler yapıyor.

Farklı beden ölçülerinde tasarlanmış bebekler mevcut. Pek çok Barbie artık abartılı gelinlikler içinde değil de çeşitli meslekleri yaparken üretiliyor. Özellikle cinsiyetçiliğe de karşı çıkmak adına futbol oynayan bebekler, astronot bebekler gibi kalıpları yıkan ve bunu normalleştirmeye çalışan Barbieler’de mevcut.

Şubat 2016 ‘ da Fashionista isimli yeni bir koleksiyon hazırlandı. Buradaki bebekler orjinaline göre daha uzun ve kıvrımlı ve minyon.

3-10 yaş arasında ki 84 çocuk katılımcı ile yapılan araştırmanın sonuçları şu şekildedir. Araştırma dahilinde çocuklara 4 farklı beden yapısına sahip bebek gösteriliyor,

Sence bu bebeklerden hangisi daha …….? Diye soruluyor. Bu sorudaki boşluğa 5 pozitif, 5 negatif sıfat eklenerek soruluyor.

Sonrasında beden algısını ölçmek için bir ölçek uygulanıyor. Bu ölçekte çocuklar öncelikle kendi bedenlerine benzeyen figürü seçiyorlar sonrasında olmak istedikleri bedene ait figürü seçiyorlar. Beden algısı bu iki seçilen fikir arasındaki farka dayanıyor, bu fark ne kadar fazlaysa beden hoşnutsuzluğu o kadar fazla olarak yorumlanıyor.

Orijinal olan Barbie’ye daha çok başkalarına yardım eder özelliği atfedilirken uzun boylu olana mutlu ve akıllı, arkadaşları var ve sevimli özellikleri daha çok atfediliyor.

Orijinal Barbie’ye üzgün, akıllı değil özellikleri atfedilirken, minyon görünümlü olana arkadaşı yok, uzun boylu olana da kaba özelliği atfediliyor.

Oynamak için bir tanesi seçilmesi istendiğinde çocukların %40’ı minyonu ve %21’i orijinal Barbiyi seçerken, kıvrımlı olan Barbie çoğunluk tarafından bunu oynamak için seçmem olarak işaretleniyor. Burada kilolu kişilere ve figürlere dair önyargılar devreye giriyor ve figür daha çok negatif özellikleri çağrıştırdığı için oynamak için seçilmiyor.

Tüm bu sonuçlar gösteriyor ki Barbie çocukların ve dolayısıyla bizlerin beden algılarımızı şekillendirme de önemli bir etkiye sahiptir.

Kaynakça:

Harriger, J. A. (2015). Age differences in body size stereotyping in a sample of preschool girls. Eating Disorders, 23, 177–190. http://dx.doi.org/10.1080/ 10640266.2014.964610,

Mendelsohn, A. (2003). Girls love the Emme doll. Retrieved October 23, 2003, from http://www.azcentral.com/style/articles/0101emmedoll.html

Anschutz, D. J., & Engels, R. C. (2010). The effects of playing with thin dolls on body image and food intake in young girls. Sex Roles, 63, 621–630, https:// dx.doi.org/10.1007%2Fs11199-010-9871-6.

Davison, K. K., & Birch, L. L. (2002). Processes linking weight status and self- concept among girls from ages 5 to 7 years. Developmental Psy-
chology, 38, 735–748.